Non-GMO Project

Non-GMO Project

Non-GMO Project

MO, Genetically Modified Organisms ifadesinin baş harflerinden gelmektedir ve Türkçe karşılığı Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) olarak geçmektedir. Genetiği değiştirilmiş organizma denildiği zaman genetik yapısı, genetik mühendislik bilimi ve teknolojileri kullanılarak laboratuvar ortamında modifiye edilen bir bitki, hayvan, mikroorganizma veya bir organizma belirtilmektedir. Bu organizmalar normalde doğada doğal şartlar altında oluşmayan bitki, hayvan, bakteri ve virüs genlerinin bir kombinasyonunu oluşturmaktadır.

Genetik modifikasyon çalışmaları insanların günlük olarak tükettiği ürünlerin çoğunu etkilemektedir. Günümüzde ticari kullanım amaçlı GMO’ların sayısı her gün artmaktadır. Bu nedenle NON - GMO adı verilen proje ile ürünlerin genetiğini değiştirilmemiş olduğu bir doğrulama amacı ve yeni standartlar tasarlanmaktadır.

Bir ürünün NON – GMO olduğunu belirlemek için dört farklı risk seviyesi belirlenmiştir:

  • Risk taşımayan seviye: Bu ürünler, biyolojik organizmalardan üretilmemiştir ve bu yüzden genetiğiyle ilgili bir değişiklik söz konusu değildir.

  • İzlenen risk seviyesi: NON – GMO projesi geliştirilen yeni ürünleri takip etmektedir. Bugün bu sayı 100 civarındadır. GMO nedeniyle risk altında olan bazı ürünler, ananas, buğday, domates, elma, keten, mantar, pirinç, somon ve şeker kamışıdır.

  • Düşük risk seviyesi: Burada bulunan ürünlerin genetiği değiştirilmiş ve ticari olarak temin edilebilir olduğu bilinen organizmaları içermeden üretilirler. Avokado, domates, ıspanak, mercimek ve susam düşük risk kategorisinde bulunan ürünlerdir.

  • Yüksek risk seviyesi: Burada ürünler, genetiği değiştirilmiş ve ticari olarak temin edilebilir olduğu bilinen organizmaları içeren bir işlemle üretilir. Enzimler, hayvansal ürünler, mısır, pamuk, patates, soya, şekerpancarı ve yonca yüksek riskli ürünler arasında bulunmaktadır.

NON – GMO’nun amacı genetiği değiştirilmiş organizmalardan türetilen bileşenler olmadan yapıldığını belirtmektir. Eğer et, kümes hayvanları, süt ürünleri ve yumurtalar için NON – GMO olduğu iddia ediliyorsa bu hayvanların genetik olarak işlenmiş ürünler içermeden bir beslenmeye sahip olması gerekmektedir.

NON – GMO Belgesinin İşletmelere Olan Faydası:

NON – GMO etiketi oldukça önemli bir etikettir. Çünkü hem gıda yetiştirme hem de tüketicilere sunulan çevresel ve sürdürülebilir bir avantaj bulunmaktadır. Bugün firmaların kendi ürünlerinin GMO dışı olduğunu belirtse bile üçüncü taraf doğrulaması olduğu anlamına gelmemektedir. Eğer üçüncü tarafın doğrulaması ve onayı bulunuyorsa bunun için bir etiket alması gerekiyor.

NON – GMO Belgesinin Önemi:

1996 yılından itibaren ABD’de genetiği değiştirilmiş organizmalar üretilmeye başlandı. Bugün üretilen kolza tohumu, mısır, soya fasulyesi ve şeker pancarının büyük bir kısmının tohumları genetik olarak değiştirilmiştir. Bu ürünler tarımda zararlı bitkileri öldüren ilaçların (herbisit) kullanımına toleranslı ürünler olarak da bilinmektedir. Herbisit kullanımı esnasında sadece zararlı olan bitkiler değil aynı zamanda ana ürünler de zarar görmektedir. Fakat burada genetiklerle oynanmasının amacı kimyasal ilaçlardan etkilenmemeleri içindir.

Aynı zamanda genetik olarak bitkiler için tasarlanan bir başka özellik zararlı böceklere karşı olan dayanma gücüdür. Burada amaç bitki genlerine, böcekler için toksik olan bir protein üreten toprak bakterisin gelen genler aktarılmıştır. Böylelikle bitkiler böceklere karşı kendi ilaçlarını üretebilmektedir.

Herbisit toleransı ve böceklere olan direnç piyasada bulunan genetik olarak işlenmiş ürünlerdeki özelliklerin neredeyse tamamını kapsamaktadır.

Sonuç:

Günümüzde Avrupa Birliği ülkeleri, Avustralya ve Japonya dâhil olmak üzere dünya üzerinde 60’dan fazla ülke genetiği değiştirilmiş gıdaların etiketlenmesini zorunlu tutar. Genetiği üzerinde değişiklik yapılmış olan organizmalar ABD’de etikete sahip değildi. Aralık 2018’de ABD’de yayınlanan Ulusal Biyomühendislik Yiyecek Bilgilendirme Standardı ile birlikte GMO etiketlemesi zorunlu olarak başlamıştır. Böylelikle 2022 yılına kadar GMO’lu ürünlerin bir kısmı etiketlenmiş olacak.

Paketlenmiş gıdalardan olan kanola, mısır, soya ve şeker pancarından üretilen gıdalar ve Kuzey Amerika’da yetişen bitkilerin neredeyse tamamı genetik olarak değiştirilmiştir.

NON – GMO projesi arıcılık, hayvansal ürünleri ve su ürünlerini de risk altında görmektedir. Ayrıca hayvansal yemler de genetiği değiştirilmiş bileşenler arasında bulunmaktadır. Bal, deniz ürünleri, et, süt ve yumurta bunlara bağlı olarak etkilenmektedir.

Günümüzde tüketiciler gıdaların içinde ne olduğuna oldukça dikkat etmektedirler. Tüketici bu konuda genetiği değiştirilmiş organizmalar ve genetiği değiştirilmiş gıdalar konusunda üreticinin daha şeffaf olmasını istemektedir. Bu nedenle üretici ile perakende firma arasında belgelendirme yapılması gerekmektedir.

NON – GMO belgesi işletmelerin pazar payını arttırmakta ve pazarda bulunan yeni fırsatlara daha kolay adapte olmalarını sağlamaktadır. Böylelikle işletmeler kapsamlı risk yönetimi uygulamakta ve tüketicide bulunan güven duygusunu arttırmaktadır. Değişen yasal düzenlemelere hızlı bir şekilde uyum sağlanmakta ve yasal düzenlemelerde oluşan değişikliğe göre doğan yükümlülüklere uyulmaktadır.